21 Şubat 2010 Pazar

OĞLUM VE BEN

Bayılıyorum bu çocuğa. Kahkahalarını duymak, yüzündeki eşsiz gülümseyişi görmek, başka hiç birşey bu kadar mutlu edemez beni. Lunaparka gittik bugün. Önce çarpışan araba, sonra uçaklar, sonra tren ve nihayet bu korsan gemisi. Ve her defasında yine aynı son: "baba nolur bir kere daha, biraz daha kalalım". O sonsuzmuş gibi gelen gülümseme bu kadar mı çabuk uçar? Bu kadar mı çabuk hüzne bırakır yerini? Şaşmamak mümkün değil. 6 yaşındaki bu yakışıklı ve neşeli adam benim oğlum işte. Hayatımı bile hiç düşünmeden feda edebileceğim kadar değer verdiğim biricik oğlum, Denizim. Seni seviyorum, umarım yüzünden gülücükler hiç bir zaman eksik olmaz.

ALİ Mİ? BARDAK MI? BAHAR MI?



Evet işte yeni bir bahar daha başlıyor Kiliste. Ne zaman anlarsınız biliyor musunuz bunu? "Ali Bardak" çiçekleri açtığında. Dört bir yanınız eflatun bir örtüyle bezenir. Her bahar tekrar şaşırırsınız, hayranlığınız bir kat daha artar. Neşe dolmaması insanın, hayat ne güzel dememesi mümkün değildir. Kilise doğanın eşsiz bir hediyesidir bu eflatun örtü, baharın müjdecisi.